20 Haziran 2013 Perşembe

Herkes futbol oynar, adamlar hatırlanır: Pavel Nedved


* Göksel Korkmaz’a ithafen. Gecikti, kabul. Affola.

“Futbol, fena hâlde hayata benzer” derler. Futbolla ilgili yapılmış tespitlerin belki de en anlamlı olanı belki de budur. Çünkü bu tespit, futbola dair yapılmış her şeyin karşılığının sadece para olmadığının göstergesidir. Bu yüzden bir taraftarın takımına dair hissettiklerinin karşılığını “O takım karnını mı doyuruyor senin?” sorusuyla bulamazsınız. Futbol gerçekten de karın doyurmaz. Siz bir deplasman uğruna kilometreler kat ederken, muhtemelen üzerine para da kaybedersiniz. Ama futbol, gönül doyurur. Para iş değildir, sevdadandır. İşte bu sebeple  herkes futbol oynayabilir ancak sadece adamlar hatırlanır. Taraftarlar gönlünü doyuran futbolcuları severler. Kötü günde de yanlarında olanı. Onlar için bir sevgili olanı…

Pavel Nedved, tarihin son çok uluslu devletlerinden birinin topraklarında, 1972’de Çekoslovakya’da dünyaya geldi. II. Dünya Savaşı’nın ardından Doğu Bloğu’na katılan Çekoslovakya, yavaş yavaş yolun sonuna geliyordu. Demokrasi büyürken, bu türden bir devletin ayakta kalması imkansızdı. İşte Nedved, Çekoslovakya’nın tam da bu yıllarında dünyaya gelmişti. Belki de çocukluğunun bu dönemi, ileride vereceği kararlar açısından kritikti. Tarihin en büyük süper güçlerinden birisi olan SSCB’nin sonunu görmüştü. Yıllar sonra da İtalyan futbolunun en görkemli kulübünün de dibe vuruşunu görecekti.

Çekoslovakya’nın dağılmasının ardından Çek Cumhuriyeti forması giymeye başlayan Nedved, Çeklerin unutulmaz EURO 96’ macerasının kilit adamlarından birisi hâline gelmişti. Turnuvada finale giden ekip, 14 Haziran 1996 gecesi, İtalya’yı grup aşamasında 2-1’le geçerken, Çeklerin ilk golü henüz 4. dakikada Nedved’den gelecekti. Bu, İtalya için büyük bir yıkımdı çünkü o golün averajı, onları grup aşamasında evlerine gönderirken, Çek Cumhuriyeti’ni turnuvada finale kadar taşıyacaktı. Aynı zamanda o gol, Nedved’in kaderi niteliğindeydi.  İtalyanlar canlarını çok yakmış bu çocuğun ismini unutmamış olacak, onu aynı yıl apar topar başkent ekibi Lazio’ya getireceklerdi.




Lazio tarihinin en unutulmaz dönemlerinden birisini yaşarken sahanın sol ileri köşesinde Nedved, inanılmaz bir performans sergiliyordu. Hızlı ve aynı zamanda top tekniği olağanüstü bir futbolcu olarak, bu başarıda pay sahibi olmaması imkansızdı. Nedved’in çok yüksek bir gol yüzdesi yoktu. Örneğin, ilk sezonunu 7 golle tamamlamıştı fakat Lazio atakları daha çok onun kanadından olgunlaşıyordu. Bu da onun takımdaki yerini gittikçe daha sağlam hâle getirdi. Ertesi sezon takım İtalya Kupası’nı kazanırken, aynı zamanda UEFA Kupası’nda finale kadar yükselecekti. Bu da başkent ekibine, İtalya’da ciddi şekilde söz sahibi olma imkanı kazandırmıştı. Futbol, Juventus ve Milan’ın tekelindeydi. Ne var ki, bu kulüpler o kadar büyük söz sahibiydi ki, bazı pis kokular artık fark edilmemesi imkansız olacak kadar yoğundu.

Takip eden sezonda Lazio, UEFA Kupa Galipleri Kupası finalinde Mallorca’yı 2-1’le geçerken Nedved, skoru tayin eden golü atmıştı. Lazio giderek daha iyi duruma geliyordu. Ertesi sezonun başında Manchester United’ı geçerek UEFA Süper Kupası’nı kazanmışlardı. Ardından Serie A ve İtalya Kupası şampiyonlukları da gelecekti. Lazio’nun Juve ve Milan’ın tekeline çomak sokması, bu kulüpleri yöneten “iyi görünümlü kötü adamları” oldukça düşünceli hâle getirmişti. Lazio da bunun farkında olacak, Nedved ve Veron’un sözleşmelerini yenilemişti. Fakat, Lazio başkanı Sergio Cragnotti, tarihi bir hata ile gözünü boyayan para karşısında teslim bayrağını çekmiş, bu iki oyuncunun satışına onay vermişti. Taraftarlar çılgına dönmüştü ama imzalar çoktan atılmıştı. Juventus’u yöneten Agnelli ailesi, kaleyi içten fethetmenin bir yolunu bulmuş gibi gözüküyordu. Pavel Nedved, 41 milyon Euro’ya artık Juventus forması giyecekti.


Nedved transferinin mali kaynağı, kulübün Zidane’ın satışından elde ettiği olağanüstü gelirdi. Ve artık ondan, Zidane’ın boşluğunu doldurması bekleniyordu. Zidane’ın boşluğunu doldurmak…  İmkansıza yakın bir şeydi. Üstelik teknik olarak, bu görevi üstlenebilecek bir futbolcu, futbol tarihinde bile parmakla gösterilecek kadar azdı. Nedved, yine de Juventus için asla kötü bir transfer olmadı. Zidane’ın boşluğunu doldurup doldurmamış olması tartışmaya açık bir konu elbette ama Juventus taraftarlarının “gönlündeki boşluğu” doldurduğu kesindi.

Nedved, Juventus’un İtalya içinde ipleri Lazio’dan alışında saha içinde önemli bir rol üstlenecekti. Fakat Agnelli ailesinin kazandıkları, harcamaları ve Juventus’un hakemler üzerindeki etkisi ülke içerisinde ciddi şekilde sorgulanmaya başlamıştı. FIAT’ın yönetimini de elinde bulunduran Agnelli Ailesi, yıllar sonra FIAT’ın Juventus’un “rüşvet işlerine” tamı tamına 35 milyon Euro akıttığını itiraf edecekti. Onları elbette bu kadar süre dokunulmaz yapan, İtalya’da iktidarı elinde bulunduran Berlusconi’nin en az onlar kadar pis bir adam oluşuydu. Fakat, tüm bunlar yıllar sonra gerçekleşecekti. Juventus o yıllarda insanlar için hâlâ sadece “pis kokan bir kulüptü”.

Fakat Nedved, böylesine kötü bir değirmenin içerisinde taraftarlar için, onun gibi İtalya’da forma giyip uyruğu Avrupa Birliği’ne bağlı olmayan futbolcular için önemli bir karakterdi. İtalyan kulüpleri, her yıl sadece 2 kez Avrupa Birliği’nden olmayan oyuncuları transfer edebilir. (Merak etmeyin, bizimki kadar berbat bir kural olamaz) Nedved’in döneminde de bu kural geçerliydi. Fakat bu düpedüz “üstü kapalı bir ırkçılıktı”. Nedved bunu protesto ederek İtalya Futbolcular Sendikası’ndan ayrıldı. Bu hareketi kuralı değiştirtmeye yetmedi ama, kuralın yanlışlığı onu bir isyankârdan çok hakkını arayan bir insan yapmıştı.

Takip eden yıllarda Juventus üst üste iki kez Serie A’yı kazanarak kendi tekelini yavaş yavaş tekrar hakim kıldı. Nedved de bu başarının en önemli paylarından birini üstlenerek Avrupa’da Yılın Futbolcusu seçildi. Takip eden sezon ise onun için tam bir hayal kırıklığı olacaktı… Dizinden geçirdiği sakatlık, onu futbolu bıraktırmasını gerektirecek kadar zorluyordu. Sakatlıktan dönüşünün ardından 2005 ve 2006’da gelen Serie A şampiyonlukları, uzun zamandır İtalyan futbolundaki kötü kokuların da sonu oldu. 2006’da patlak veren Calciopoli skandalının ardından bu iki şampiyonluk Juventus’un elinden alındı ve Yaşlı Kadın gözünün yaşına bakılmadan Serie B’ye düşürüldü. (Juventus, İtalya’da Yaşlı Kadın olarak bilinir)

Juventus için yaprak dökümü gerçekleşiyordu. Thuram, Ibrahimovic, Cannavaro gibi birçok yıldız takımı apar topar terk etmişti. İşte bu noktada, yazının ilk paragrafında bahsetmeye çalıştığım şey gerçekleşti. Nedved, takımdan ayrılanları kesin bir dille yerden yere vururken, bir yandan da taraftarın gönlünü doyuruyordu. “Bir takımdan herkes gidebilir…” diyordu Nedved, ardından cümlesini ayrılacağına dair iddiaları kesin bir dille yalanlayarak tamamlıyordu “… geriye sadece adamlar kalır.” Bu, bir taraftar için tarifi mümkün olmayan bir söylemdi. Futbol bu kadar parayken, Agnelli ailesi Juventus’un en dibindeki duyguları bile pislikle sıyırmışken,  bir futbolcunun söylemi bir taraftarı en fazla bu kadar derinden etkileyebilirdi. Yaşlı Kadın’ın bile gözleri dolmuştu sanki. Del Piero gibi, Buffon gibi, Nedved gibi dünyanın en güzel beyefendilerinden bazılarına sahip, yaşlı, suçlu ama şanslı bir kadındı artık Juventus. Nitekim Yaşlı Kadın’ın ellerinden tutan bu beyefendiler, onu bir kez daha İtalyan futbolunun zirvesine, Serie A’ya çıkaracaktı. Fakat Nedved için yıllar, Juventus’a davrandığı kadar insaflı davranmamıştı. Sonuç itibariyle, sadece bir şarap yıllandıkça kıymetlenirdi. İnsanoğlu yıllandığı vakit, özlem duyduğu şeylerin yanında olmak isterdi. Nedved de istiyordu. Bir futbolcu için ailesine vakit ayırmak, çok zor şeydi doğrusu. Üstelik burada görevini de tamamlamıştı sanki. Zidane’ın yerini doldurmak bir yana, Juventus taraftarlarının gözünde yeri dolmayacak yegâne adamlardan birisi artık Nedved’di.


2009, Juventus formasıyla 249 maça çıkan Nedved’in veda yılıydı. Fakat asla bir terk etme söz konusu değildi. Nedved gibi beyefendiler, yaşlı bir kadını terk edemeyecek kadar vefalı olurdu zaten. Nedved’in ayrılışını paraya bağlayanlar olmuştu. Böyle bir vefa hikâyesi için, ne de kötü bir yakıştırmaydı. Nedved sadece diğer ailesinin yanında olması gerektiğini hissetmişti. Zaten sol kanadı aşındırmak için artık nefesi de yetmiyordu. Ve Nedved, gerçekten de haklıydı. Sadece adamlar kalırdı. Futbol, dünyanın en büyük meselesidir. Milyonlarca insan aynı topu tekmeliyorken, hepsinin anımsanmaması da bundandır. Çünkü, Nedved’inkine benzer bir söylemle “Herkes futbol oynayabilir, sadece adamlar hatırlanır.”

* Ufak bir rica: Uzun zamandır bu tip bir yazı yazmamıştım. Okuyanların tepkileri benim için çok önemli. Okuduktan sonra, yorumunuzu Twitter’da bana “menşınlayarak” yaparsanız sevinirim.
Futbolla kalın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder