10 Mayıs 2013 Cuma

Ayinesi nedir kişinin?




Ülke olarak yıllardır aynı şeyi geveliyoruz. “Avrupa futbolu çok güzel, çok hoş. Bak adamlar ne güzel oynuyor, bak gencecik çocuklar neler yapıyor…” 150 yıldır Avrupa’yı, 40-50 yıldır da Avrupa futbolunu örnek alan bir ülke olarak, işin teori kısmında gerçekten şahaneyiz. Çünkü, Türkiye’de 4 büyüklerin başına geçen her hocanın ağzından “Biz şampiyon olacağız. Gençlere de önem vereceğiz” cümlesini duymak oldukça mümkün. Zaten, işin pratik konusundaki sıkıntısı da, bu cümlenin içinde yatıyor.  Zira Türk futbolunda genç yetenekler hep, “dahi anlamında”… Ve bu, olayın sadece ilk örneği. Aynı şekilde, 1. Lig’e yükselen takımların teknik direktörlerinin en az %90’ı, ilk 5 yılda ligde kalıcı olacağını iddia eder ve ardından Avrupa’ya gideceğiz diye de ekler. Sonucun ne olduğunu zaten hepimiz az çok biliyoruz. Sezon öncesi ilk basın toplantısındaki şahane teoriler, pratik kısımda yine çaresizdir. Tüm sorunlarımızın dermanı olarak gördüğümüz Avrupa, işte tam da bu noktada sunduğu en mükemmel örneğin koltuğunu devrederken, üzerinde çok fazla düşünmemiz gereken bir ders daha verdi: Manchester United, Old Trafford’da bir devri açıp kapatan, “Rüyalar Tiyatrosu’na” ancak rüya olabilecek kadar güzel şeyler yaşatan Sir Alex Ferguson’ın yerine David Moyes’u getirdi…

Bizde bir atasözü vardır: “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” der. Tek cümleyle durumu özetleyen atasözlerinden birisidir. Fakat, buradaki “iş” kavramı nedir? Bir teknik direktörün asli görevi “şampiyon yapmaksa” Wenger musluk tamircisi midir? Ferguson’ın varisi Moyes, simitçi midir? Burada çuvaldızı kendimize batırmamız gerekiyor. Ayinesi nedir kişinin? Doğru ölçütler nelerdir? Moyes ile Ferguson’ı ve onların tüm emsallerini bu kadar değerli kılan, bizde hayal kırıklığı yaratan teknik direktörlerin problemi nedir? Bunu anlamak için, Ferguson, Moyes ve onlara en çok benzeyen adam olan Wenger’in, hangi ortak paydada birleştiğini bilmek gerekiyor.



Kupasal anlamda baktığımızda, içlerinden bizi tatmin edebilecek tek adam Sir Alex Ferguson. Zira, United’da geçirdiği 26 yıl boyunca 32 kupa ile, size parmak hesabıyla sayarken bile kontrol edecek kadar çok zaman geçirtiyor. Fakat Wenger ve Moyes için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Wenger, Arsenal ile geçirdiği 17 yıl boyunca 11 ve Moyes, Everton’ın başında geçirdiği 11 yılda hiç kupa kazanamadı! Demek ki, aradığımız ortak payda bu değil. Türk futbol kamuoyunun ölçütlerine göre, kupasal bir sınavda testi geçebilen tek teknik direktör, Sir Alex Ferguson. Wenger, “zeki ama çalışmayan”, Moyes ise tembel öğrenci! Ya da, sınavda bir problem var…

Diğer ölçüt ise genç yetenekler… Bu biraz daha “teorik” bir ölçüt kalıyor bizde. Zira, ilk sınavı geçtiyseniz, bunun pek önemi yok! Fakat yine de bakalım…

Ferguson, 26 yıl boyunca Beckham’dan Ronaldo’ya, Rooney’den Chicharito’ya, Giggs’ten Keane’e birçok yıldızı futbol dünyasının zirvesine çıkarttı. Wenger ise, dünya üzerinde bu sınavı verebilecek en iyi öğrenci olduğunu onlarca örnekle gösterdi. Dünyanın dört bir yanından getirdiği yeteneklerin her biri, Arsenal’in kapısından ayrılırken memnun kalmadıkları tek şey, kupa kazanamıyor olmalarıydı. Fakat ne olursa olsun Fabregas, RVP, Song, Nasri, Wilshere, Walcott ve daha niceleri (Gerçekten de niceleri… Ferguson’ın kupalarını sayamayan arkadaşlar, buna hiç kalkışmasınlar!) onun elinden dünyaya sunuldu. Moyes’a gelince… Kısıtlı bütçesiyle, daima elinden gelenin en iyisini yaptı. Fellaini, Arteta, Jelavic, Cahill gibi yeteneklerden maksimum verimi sağladı. Bunu sağlayabilmek adına, Football Manager’in yapımcı şirketi SEGA ile bir sözleşme imzalayıp, onların alt yapısını kullanacak kadar ileriye gitti ve şampiyonluk kadar önemli bir şeyi kazandı: devamlılık. Bu sonuçlarla, teknik direktörlerin üçü de sınavı geçti. “Genç yetenekler” ölçütü, üç teknik direktörün ortak paydalarından birisi.

Sonuncu ölçüt ise devamlılık. Bu noktada, bu 3 adamı değerlendirmek, küfür gibi olacağından hepsinin tam puan aldığını söylemek gerek. İngiltere Premier Ligi’nin müdavimi olan bu adamların, gerçekten de o koltukta oturmalarının sebebi de işte bu ortak paydalarında gizli. Bu yüzden Manchester United’ın Moyes tercihi, eleştirilemeyecek kadar doğru. Çünkü, doğru olan ölçütleri kullandığınızda Moyes’un en ideal adam olduğunu görüyorsunuz. 

Fakat ne yazık ki, eğer sınav Türkiye’de yapılmış olsaydı sınavı sadece Ferguson geçebilecekti. Çünkü, şampiyon olmadığınız takdirde “yönünü 50 yıldır Avrupa’ya çevirmiş” olan ülkemizde diğer ölçütlerin hiçbir önemi yok. Ne yazık ki biz, doğru şeyleri görebilmek adına yıllardır yanlış “ayineyi” kullanıyoruz ve David Moyes örneği birkaç gün sonra gündemden düştüğünde, yıllardır süregelen bu sorunu çözmek için kendimize batırdığımız çuvaldız da, yavaş yavaş acısını artık hissetmediğimiz bir yara gibi alışılmış olacak. Zira bu, 50 yıl içerisinde kendimize batırdığımız belki de binlerce çuvaldızdan biri. Biz aslında güzel insanlarız da, ayinemiz bozuk bizim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder