27 Ağustos 2012 Pazartesi

Renklerin Yolunda Ölmek

Nasıl ki futbolu "22 adamın bir topun peşinden koşması" diyerek sınırlandıramıyorsak, Boca-River rekabetini, Superclasico'yu da zengin ve fakir kesimin mücadelesi olarak sınırlandırmak imkansızdır. Bir var oluş mücadelesidir Superclasico. Eğer Arjantin'deyseniz cebinizdeki bir kaç kuruşla, altınızdaki arabayla veya oturduğunuz şato vari bir evle böbürlenemezsiniz. Kazanan veya kaybeden olmanız yıllarca çalışmanın veya bitirdiğiniz bir kaç üniversitenin sayesinde değildir ve asla berabere kalamazsınız hayatla. Üstünüzdeki forma galipse, siz de galip sayılırsınız.

  2 Ağustos 1908'de Arjantin'in kalbi ilk kez durmuş, ezeli rekabetin tohumları ilk kez atılmıştı. Kulüpler arasındaki ilk derbiyi de Boca, 2-1 ile kazanmıştı. Devam eden tarihte 24 Ağustos 1913'te aralarında ilk resmi maç oynanmış, River'ın üstünlüğüyle maç 2-1 sona ermişti. Arjantin'in iki devinin arası zaten arası bilinmeyen bir sebeple gergindi. Superclasico zaten çoktan başlamıştı, sadece ilk kez resmen sahaya yansıyordu herhalde kuru kuru gitmeyeceğini düşündüklerinden olacak, taraftarlar arasındaki ilk olayların da ilk kez bu tarihte çıktığı söylenir. Futbol tarihine altın harflerle kazınacak derbinin, ilk kahramanlarından rahat durmalarını beklemek de olmazdı zaten.
 Aslında iki takımın da memleketi Buenos Aires'in La Boca mevkisidir. Fakat daha sonra, herhalde tarihin ilk "zengin sahipler" vakası yaşanmış, River Plate satın alındıktan sonra kentin kuzeyine doğru göç etmiştir. Boca taraftarları River'ın gidişinden değil, ruhunun satın alınmasından şikayetçidir. Onları "zenginlerin takımı" olarak lanse etmişlerdir. Bu durumda halkın takımının Boca olduğu gerçeği savunulmuş ve ezeli rekabetin görünürdeki ilk mücadelesi "üst-alt kısım" mücadelesi resmen başlamıştır.

 Adeta ilk okullardaki kavgalara taş çıkarırcasına karşılıklı laf dalaşları da başlar. Bocalılar rakiplerinin korkup gittiğini iddia ederek onlara "tavuklar" derken, River taraftarları Boca'nın kurulduğu mevkinin yakınındaki nehrin pis kokusuna  taş atarak "leş kokanlar" ve fakir kesime hitap etmelerine dayanarak "domuzlar" diye hitap eder, çok yaratıcı değil mi? 



Alkolün bardaktaki şekilde durmadığı gibi, tribünlerdeki öfke de sakin bir topluluğun içinde oluşan ukte gibi durmayacaktı. Herhalde "halkın" takımı olduğundan olacak, Boca daima taşkınlığa yatkın taraftı ve zaten yeterince süre sakin kalmışlardı. 1968 yılında kağıt parçalarını tutuşturarak River taraftarlarının üzerlerine atmış, çıkan arbedede 74 taraftarın hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardı.Arjantin hükumetinin elinin kolunun bağlı olduğu zamanlardan biriydi. Ölen insanlar vardı fakat halk, maçın sonucuna bakıyordu. Önemli olan buydu. 1994 senesinde, tüyleri ürperten bir olay yaşanır. River Plate'e 2-0 mağlup olan Boca olmuştur. Boca taraftar çeteleri nefret doludur, 2 River Plate taraftarının canıyla nefretlerini dışa vurmuşlardır, daha da ürpertici olanı şehrin duvarlarına "River 2-2 Boca" yazan taraftarlar, ciddi bir biçimde halktan da tepki toplamaya başlamıştı. Buenos Aires başta olmak üzere tüm ülke adeta savaşa hazırlanırcasına önlemlere başlamış, hükumet geniş güvenlik planlamaları hazırlamıştı. 

Futbol endüstriyel bir hale dönüşmesi, rekabeti en ufak bir sekteye uğratmaksızın devam ettirdi, hatta ilginç bir boyut da kazandırdı. Boca'nın Nike ürünlerinin yanında River de Adidas'ı tercih etmişti. İki takım taraftarlarının rakip takımlarının ürünlerini imal eden markaları kullanması tam anlamıyla "ihanet" kabul ediliyordu. Böyle bir şey söz konusu dahi olamazdı, gerekirse çıplak gezilir - ki bundan hoşlanıyorlar gibi.. - yine de o markaların ürünleri satın alınmazdı.

Dökülen kan durduğu sürece, Superclassico daima en büyük derbi olarak kalacak. Uğruna ölenlere "şehit" gözüyle bakılırcasına tapılan renkler, Arjantin'de River'ın geri dönüşüyle yılda 2 kez sözleşmişçesine duran kalpler ve sahadaki 22 asker. Tıpkı Herman Soro'nun söyledikleri gibi: 

“Güney Amerika’da futbol bir ölüm-kalım meselesedir. Avrupa’da taraftarlar normal bir yaşam standartıyla mutlu olabilirler. Fakat Arjantin’de mutlu olanlar sadece tuttuğu takımın son maçından galibiyetle ayrılanlardır”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder