25 Ağustos 2012 Cumartesi

Bir Gol Daha, Özgürlük İçin


Simon Kuper, "Futbol asla sadece futbol değildir." derken, sahada oynanan oyunun aksine saha dışındaki tüm yaşananlara bir ışık tutmuştu adeta. Futbol yıllar boyunca ilginç hikâyeler ve mücadeleler gördü. Kimisi bir kez daha kazanmak için, kimisi de yarını görebilmek için oynadı. Bazıları ise özgürlük savaşçısıydı, bağımsızlıklarına adına sadece bir gol daha atabilmek için oynadılar. Bu, Athletic Bilbao'nun hikâyesi.

İspanya, uzun yıllar boyunca aslında asıl savaşı kendisiyle verdi. Bask ve Katalan toplumlarının özgürlük mücadelesi onları neredeyse olası bir ihtilale sürükledi. Başta Franco olmak üzere İspanya hükumetinin ve asilzade Madridliler'in tutumu olayları körükleyen sebepler oldu. Bask bölgesinin özgürlüğünü sağlamak mottosuyla uzun yıllar adını duyduğumuz o meşhur ETA örgütü kurulmuştu. Gereksiz yere kan akmış, hani derler ya "kardeş kardeşi öldürür" olmuştu, belki de bunlara hiç gerek yoktu.Bu yanlış olan seçimdi. Çünkü Bask halkının zaten bir özgürlük savaşçısı vardı ve onlar özgürlük için oynardı, bir kaç kuruş için değil. Athletic Bilbao başlı başına bir savaşçıydı.

Bilbao, sanayileşmeye başlayan bir kentti ve en önemli geçim kaynakları da Bilbao Limanı'ydı. Deniz ticaretinin zirve noktasına ulaştığı yıllarda ülke sürekli göç alıyordu. Futbolun beşiğinden, İngiltere'den gelen güzel oyunun temsilcisi olan işçiler, bu şehri futbolla tanıştıranlar oldu. Devamında Bilbaolu çocuklar eğitimleri adına İngiltere'nin yolunu tuttu ve orada yeni tanıştıkları oyunu buraya getirdiler. 1898 yılında da Athletic Club de Bilbao adıyla "özgürlük savaşçısı"nın temelleri atıldı. Hatta takımın o kırmızı-beyaz renklerinin nedeni de yine İngiliz işçilerdir. Southampton ve Sunderland gibi takımların kırmızı-beyaz renklerinin artık bir temsilcisi daha vardır.

1913 yılında San Mames'in inşaatıyla Athletic maçlarını artık bu stadyumda oynar. San Mames, ilerleyen yıllarda La Liga'da ilk kez maç yapılan stadyum olma şerefine de ulaşacaktır.1930'da ilk kez Katalan ve Bask halkının mücadelesi yeşil sahalara taşınmıştır, Barcelona ve Athletic Bilbao'nun bu futbolun çok ötesinde oynadığı maçın galibi ise 1-0'lık skorla Barcelona olur. 

İlerleyen dönemde İspanya Ligi kurulur ve Athletic Bilbao bu yeni oyunun ilk kazananı olmayı başarmıştır. Üstelik bunu günümüze kadar sürdürecekleri o gelenekle, tamamıyla Basklar'dan oluşan bir kadro ile başarmışlardır. İspanya içinde yıllarca ezilmişliğe uğrayacak bir halkın baş kaldırışıdır bu. Hemen akabinde devam eden sezonda alınan 2. şampiyonluk ise Bask halkının 1979'a kadar sürecek özgürlük mücadelesinin ilk tohumları olacaktır.

ETA'nın hükumete baskıları, yok yere dökülen onlarca kan ve artık İspanya hükumetinin bastırmakta zorlandığı özgürlük mücadelesi 25 Temmuz 1979'da son bulacak. O gün doğan güneş, tüm Bask halkının mücadelesi için doğacak ve ilk kez gördükleri bu güneşin altında, onun ışığında bağımsızlıklarına kavuşacaklardı. Che Guevara'nın söylediği "Futbol, yer yüzündeki en etkili silahtır." sözü bir kez daha doğruluğunu kanıtlamış, koca bir hiç gözüyle bakılan halk Athletic Bilbao'nun kanatları ardında özgürlüğüne kavuşmuştu.

Tarihi boyunca kırmızı-beyaz formasını sadece Basklar'ın terlettiği bir kulüp oldu Athletic Bilbao. Geleneklerine bir prensip edasıyla sahip çıktı ve onlar uğruna mücadelesini sürdürdü. Futbolu, "22 adamın bir topun peşinden koşması" 
diyerek niteleyenlere futbol tarihinin en büyük cevaplarından birini verdi Bilbao. Gelenekçi fakat mütevazı ama yine de güneşin üzerine yürüyen bir çocuk oldu. İspanya, 2009 yılında tarihinin en anlamlı futbol karşılamasına tanıklık etti. "Bir millet bir takım" sloganları arasında Katalonya ve Bask milli takımları Camp Nou çimlerine ayak bastı. Maç, "birlik ve beraberlik"le 2-2 bitti. Futbol, bir kez daha kazanmıştı. Özgürlük için, güneşi görebilmek için futbol oynanmıştı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder