Tüm hikâyeler mutlu sonla bitecek değil elbette... Torino şehrinin destanlaşacak hikâyesinin başrolündeki iki efsanenin hikâyesi de aynen bu şekilde olacaktı. İtalya'da futbol zirvesine ambargo koyan ve sayısız şampiyonluğun yanında siyah-beyaz yıllara renk katan bir hikâyeydi bu. Fakat, hazin bir sonla bitecekti Juventus ve Torino FC'ın rekabeti...
Rekabetin İlk Yılları ve "Il Grande Torino"
Yakın tarihe bakacak olursanız, Juventus'un sadece Torino'yla olan rekabetinde değil İtalya futbolunda da hatrı sayılır bir başarı karnesine sahip olduğunu göreceksinizdir. Her ne kadar "Calciopoli" skandalı onlara kaybedilen kupaların yanında adeta "karizmayı çizdirse" de, geçen sezonki şampiyonluğun ardından pek çok şeyin değişmediğini göreceksiniz. Fakat, Juventus daima "şehrin kazanan çocuğu" olmamıştı...
İtalyan futbolunun gördüğü en büyük efsanelerden biri olan Valentino Mazzola'nın önderliğinde 1940'lı yıllar Torino için zafer çanlarının çaldığı zamana tekabül ediyordu. Kader ortağı, aynı gün doğduğu, aynı gün Torino'ya transfer olduğu ve aynı gün öldüğü Ezio Loik ile birlikte Torino'yu İtalyan futbolunun zirvesine çıkaracaktı Mazzola. Futbolun basit bir oyun olduğuna inanan Mazzola, Hollanda ve Brezilya gibi ekollerin çok daha sonra örneklerini sunacağı "total futbol" kavramının temellerini atacak olan adamdı.
Torino tarihinde kazandığı 7 şampiyonluğun 5'ini 1940-49 dönemine sığdırmıştı. Bir sezonda attıkları 125 gol, ligin bitimine iki hafta kala en yakın rakiplerine attıkları 16 puanlık fark, Roma'ya karşı aldıkları 7-0'lık galibiyet için İtalyan halkı tanıklık ettikleri canlı tarihe "Il Grande Torino" demekle yetinmişlerdi. Büyük Torino Tarih yazıyordu!
Tam 5 sezon boyunca evinde yenilgi görmemiş, 408 gol atmış bir takımdan söz ediyoruz. Tüm bu rakamların yanında, futbolun sahada kazanıldığını fakat 11 adamın aynı ruha bürünmesiyle oynandığını göstermişti Torino. Dönemin Torino başkanı Novo bir gün kadrodan Danilo Martelli'yi satmak isteyince Valerio Bacigalupo ve Mario Rigamonti başkanı ikna edip takımlarının olası ilk ayrılığına izin vermezler. Ne yazık ki onlar için ayrılık da birlikte olacaktır...
4 Mayıs 1949: Superga Faciası
3 Mayıs 1949 günü Benfica ve Torino maçı için Lizbon'a giden ekip 4-3'lük mağlubiyetin ardından İtalya yolculuğuna başlar. Dönüş uçağının kaptan pilotu aşırı sise rağmen efsane kadroyu Torino'ya indirmek ister. Facia kaçınılmazdır. Superga'ya çakılan uçaktan geriye sadece maça sakatlığı sebebiyle gidemeyen Sauro Toma kalmıştır. "Il Grande Torino" sahada birlikte kazandığı gibi gözlerini de son kez birlikte yummuştur. Büyük Torino'nun vedası bir o kadar buruk ve zamansız olmuştur. Destanlar yazan takım için artık futbol cennetinde bir kapı açılma vakti gelmiştir...
Superga Faciası'nda son nefesini veren sayısız rekorun ve ünvanın sahibi "Il Grande Torino": Valerio Bacigalupo, Aldo Ballarin, Dino Ballarin, Emilio Bongiorni, Eusebio Castigliano, Rubens Fadini, Giglielmo Gabetto, Ruggero Grava, Giuseppe Grezar, Ezio Loik, Virgilio Maroso, Danilo Martelli, Valentino Mazzola, Romeo Menti, Pietro Operto, Franco Assola, Mario Rigomenti ve Julius Schubert... Huzur içinde yatsınlar.
Superga Sonrası ve Juventus'un Yılları:
Superga sonrası sezonu paf takımıyla şampiyon olarak tamamlayan Torino için bir devrin batma vakti de gelip çatmıştır. Busby'nin Bebekleri'nin yeri sahada dolmuştur elbet fakat Torino ufukta görünmeyecek kadar uzaktır artık zafere. Bir daha asla toparlanamayan Torino, zirvedeki koltuğunu da Juventus'a bırakmıştır.
1949'dan bu yana zaman artık Juventus için işlemektedir. Torino 1949'dan sonra sadece 27 yıl sonra son kez gülebilirken Juventus tam 27 lig şampiyonluğu yaşayarak İtalya futboluna ambargosunu koymuştur. Belki de bundandır tarihte bir çok kez olduğu gibi batan bir imparatorluğun yerini yeni destanlar için bırakması...
"Il Grande Torino"nun hazin sonu, Juventus için bembeyaz bir sayfaya atılan kapkara satırlar olmuştur aslında. Kazanılanlar ne olursa olsun, gidenlerin yerinin dolması artık imkansızdır. Bundandır hatıraya saygı belki de. Juventus artık Avrupa çapında bir kulüpken, Torino ise endüstriyel futbolun elini uzatamayacağı kadar uzakta kendi topraklarında hala her nefesinde Torino'yu içine çeken ve Superga'yı yad eden bir avuç yüreğin himayesi altında. Tıpkı, kavuşmaların uzak fakat yine de maşuktan vazgeçilemeyen aşk hikâyeleri gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder