Futbol olmasaydı, bu adamlar birbirini öldürmek için muhtemelen rahatsız edilmek istemeyecekleri bir arena arayacaklardı veya Sırbistan'ın dışına çıkabilmiş olsaydı, çoğu insan bu mücadele için "3. Dünya Savaşı" yakıştırmasını yapabilecekti. "Adanmış hayatlar" hikâyelerinin ulaşabileceği en yüksek mertebe belki de. Sırbistan'ın küçük dünyasının büyük savaşı: Kızılyıldız-Partizan Belgrad rekabeti...
Belki de yeşil sahaların gördüğü en akıl almaz mücadele için sıradan bir kaç kupanın rekabet sebebi olduğunu söylemek hayal kırıklığı olurdu, merak etmeyin, zaten öyle olmayacak...
Adolf Hitler'in çıldırmış Almanya'sının bir sonraki hedefi Sırbistan olacaktı. Naziler'in işgali altında kalan Sırbistan'da halk Hitler'in faşist tutumuna karşı bir duruş sergilemek niyetindeydi. Nitekim, Sırp gençlerin önderliğinde 4 Mart 1945'te Kızılyıldız kurulur. Halk işgal altındadır ve en ufak bir milli kıvılcım onları bir araya toplayabilecek kadar güçlü ve önemlidir. Kızılyıldız halk için paha biçilemez bir değere sahiptir, adeta "halkın takımı"dır.
Sırbistan askeri alanda yeterli aşamayı kaydedemese de yeşil sahalar onlar için yeni bir umut olmuştur. Halkın takımı Kızılyıldız'ın ardından Sırp ordusu önderliğinde Partizan Belgrad kurulur. Sırbistan'ın 2 büyük savaşçısının yanında II. Dünya Savaşı'nın ertesinde güçlenen Sovyet Rusya, Yugoslavya'yı sınırlarına dahil etmek, kaba tabirle işgal etmek niyetindedir. Bu siyasi hareketler karşısında en büyük baş kaldırışı Kızılyıldız ve Partizan gösterimiştir. Hırvat kulüpleri Hajduk ve Dinamo Zagreb de "Fantastik Dörtlü"yü tamamlar niteliktedir. Sosyalist rejimin karşısında büyük ordulardan ziyade 4 futbol kulübü bulunmaktadır artık.
Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan kopuşu ve Sırp-Boşnak ardından rekabete bakış açısı da farklı bir bakış açısına büründü. Başlarda milliyetçi akımın etkisindeki taraftar gruplarının tavrı ırkçılığa kaydı. Hatta Partizan taraftarları olaya çok farklı bir boyut getirdi. Bosna Kasabı olarak bilinen ve onlarca Boşnak'ı katleden Radovan Karaciç'in pankartını açarak adeta kara bir nefreti tribünlere taşıdılar. UEFA'nın ırkçılığa karşı net tutumu ve Sırbistan hükumetinin konu hakkındaki duruşu Sırp tribünlerindeki ırkçılığı zirveye ulaştığı 90'lar zamanına nazaran oldukça etkisiz hale getirmeyi başarsa da, "fikirlerin kurşun geçirmediği" de bir gerçek.
Partizan tribünleri kendileri için "Grobari", yani "Mezar Kazıcılar" takma ismini kullanırken Kızılyıldız taraftarları ise kökleri Osmanlı Devleti'ndeki Sırp askerlere kadar uzanan "Delije" yani "Delici" ismini kullanmışlar. Delije, sanki isminin geldiği kökenleri hiçe sayarcasına Partizanlılar'a "Siz Sırp Değilsiniz!" naralarıyla seslenirken, Grobari de bunu inkar eden bir görüntüye bürünmeye devam etmekte. Elbette Sırbistan'ın en başarılı 2 kulübü oldukları ve rekabetin bu boyutunun da daima canlı kaldığı da bir gerçek. Tribün görüşleri her ne kadar sahayı umursamaz nitelikte olsa da, kupasal başarı tatmin edici cinsten oluyor taraftarlar adına.
Mezar Kazıcılar ve Deliciler olarak akıttıkları kandan söyledikleri tüm ırkçı söylemlere kadar kendileriyle gurur duyan ve bir kaç pankartın yanında hala satırları ve bıçaklarıyla maça gelen bu adamların yaptıklarına çoğu insan eleştirir gözle baksa da buna bir dur demenin de "mümkün olmadığı" bir gerçek. Her ne olursa olsun, tarihin gördüğü en büyük savaşta bir ordu edasıyla mücadele eden çoğu zaman ırkçılığa kaçsa da belki de biraz fazla seven bir çok adamın tribünden çıkmaz sokaklara kadar süren mücadelesi Kızılyıldız ve Partizan rekabeti. Eleştirebilir, hatta sevmeyebilirsiniz. Saygı duymak zorundasınız, bazen sevgi ummayacağınız şeyleri yaptırabiliyor-muş- çünkü...
Belki de yeşil sahaların gördüğü en akıl almaz mücadele için sıradan bir kaç kupanın rekabet sebebi olduğunu söylemek hayal kırıklığı olurdu, merak etmeyin, zaten öyle olmayacak...
Adolf Hitler'in çıldırmış Almanya'sının bir sonraki hedefi Sırbistan olacaktı. Naziler'in işgali altında kalan Sırbistan'da halk Hitler'in faşist tutumuna karşı bir duruş sergilemek niyetindeydi. Nitekim, Sırp gençlerin önderliğinde 4 Mart 1945'te Kızılyıldız kurulur. Halk işgal altındadır ve en ufak bir milli kıvılcım onları bir araya toplayabilecek kadar güçlü ve önemlidir. Kızılyıldız halk için paha biçilemez bir değere sahiptir, adeta "halkın takımı"dır.
Sırbistan askeri alanda yeterli aşamayı kaydedemese de yeşil sahalar onlar için yeni bir umut olmuştur. Halkın takımı Kızılyıldız'ın ardından Sırp ordusu önderliğinde Partizan Belgrad kurulur. Sırbistan'ın 2 büyük savaşçısının yanında II. Dünya Savaşı'nın ertesinde güçlenen Sovyet Rusya, Yugoslavya'yı sınırlarına dahil etmek, kaba tabirle işgal etmek niyetindedir. Bu siyasi hareketler karşısında en büyük baş kaldırışı Kızılyıldız ve Partizan gösterimiştir. Hırvat kulüpleri Hajduk ve Dinamo Zagreb de "Fantastik Dörtlü"yü tamamlar niteliktedir. Sosyalist rejimin karşısında büyük ordulardan ziyade 4 futbol kulübü bulunmaktadır artık.
Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan kopuşu ve Sırp-Boşnak ardından rekabete bakış açısı da farklı bir bakış açısına büründü. Başlarda milliyetçi akımın etkisindeki taraftar gruplarının tavrı ırkçılığa kaydı. Hatta Partizan taraftarları olaya çok farklı bir boyut getirdi. Bosna Kasabı olarak bilinen ve onlarca Boşnak'ı katleden Radovan Karaciç'in pankartını açarak adeta kara bir nefreti tribünlere taşıdılar. UEFA'nın ırkçılığa karşı net tutumu ve Sırbistan hükumetinin konu hakkındaki duruşu Sırp tribünlerindeki ırkçılığı zirveye ulaştığı 90'lar zamanına nazaran oldukça etkisiz hale getirmeyi başarsa da, "fikirlerin kurşun geçirmediği" de bir gerçek.
Partizan tribünleri kendileri için "Grobari", yani "Mezar Kazıcılar" takma ismini kullanırken Kızılyıldız taraftarları ise kökleri Osmanlı Devleti'ndeki Sırp askerlere kadar uzanan "Delije" yani "Delici" ismini kullanmışlar. Delije, sanki isminin geldiği kökenleri hiçe sayarcasına Partizanlılar'a "Siz Sırp Değilsiniz!" naralarıyla seslenirken, Grobari de bunu inkar eden bir görüntüye bürünmeye devam etmekte. Elbette Sırbistan'ın en başarılı 2 kulübü oldukları ve rekabetin bu boyutunun da daima canlı kaldığı da bir gerçek. Tribün görüşleri her ne kadar sahayı umursamaz nitelikte olsa da, kupasal başarı tatmin edici cinsten oluyor taraftarlar adına.
Mezar Kazıcılar ve Deliciler olarak akıttıkları kandan söyledikleri tüm ırkçı söylemlere kadar kendileriyle gurur duyan ve bir kaç pankartın yanında hala satırları ve bıçaklarıyla maça gelen bu adamların yaptıklarına çoğu insan eleştirir gözle baksa da buna bir dur demenin de "mümkün olmadığı" bir gerçek. Her ne olursa olsun, tarihin gördüğü en büyük savaşta bir ordu edasıyla mücadele eden çoğu zaman ırkçılığa kaçsa da belki de biraz fazla seven bir çok adamın tribünden çıkmaz sokaklara kadar süren mücadelesi Kızılyıldız ve Partizan rekabeti. Eleştirebilir, hatta sevmeyebilirsiniz. Saygı duymak zorundasınız, bazen sevgi ummayacağınız şeyleri yaptırabiliyor-muş- çünkü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder