Premier Lig'deki fikstür yoğunluğunun bir getirisi olsa gerek, 4 gün içerisinde Manchester şehrinin 2 büyük takımıyla oynamak, Liverpool'un talihsizliği olarak gözüküyordu. Nitekim, bu 4 günlük periyot bırakın talihsizliği Liverpool'un komşu kent Manchester'a yaşatacağı bozgunun bir habercisi gibiydi.
Manchester City'e karşı ilk maçı galip tamamlamanın verdiği rahatlık ile sahaya çıkan Liverpool, maçta 2 kez geriye düşse de kendisine turu getirecek olan 2-2'lik sonucu almasını bilmiş, Lig Kupası finali için Wembley'de yerini ayırtmıştı. Fakat, maçların en büyük olanı, bundan sonra kendisini hissettirecekti. Zaten, her zaman gergin olan iki ezeli rakibin arası, Suarez'in -sözde- ırkçı söylemleri sebebiyle oldukça sıkıntılı bir haldeydi ki bu, tribünlerde de kendisini hissettirecek olan rekabetin habercisi gibiydi. Suarez'e verilen 8 maçlık cezanın üstüne, Andy Carroll'ın - artık eksiye düşse yeridir - düşük gol yüzdesi, Liverpool'un ileri uçta sıkıntılarla boğuşmasının en büyük sebebiydi. Orta sahanın desteklediği gol katkısının belirsizliği de cabası.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Liverpool, maça dirençli başlamasını bildi. Ortada giden bir oyun olsa da, Suarez'in yokluğunda Liverpool ileride etkin olmayı beceremiyordu. Liverpool'un etki sağlamak adına tek çözüm noktası olan duran toplar sonuç verdi ve Agger'in kafası ev sahibini 1-0 öne geçirdi.Fakat zaten ileride etkisiz olan Liverpool, golden sonra iyice geriye çekildi ve neredeyse 25 dakika oyunu kendi sahasında bekledi. Manchester United'ın Scholes ve Giggs ile sağladığı orta saha hakimiyeti, golün habercisi gibiydi ve ilk yarının yıldızı Rafael'in Jose Enrique'den söktüğü topta, içeriye çevirdiği orta Park'ın golüyle sonuçlandı ve ilk yarı 1-1 sona erdi.
İlk yarıdaki eşitsizliğin ardından iki takım da maça tempoyla başlamış olacak ki, Liverpool bu dakikalarda önde yaptığı presle rakibini zorlamaya çalışarak gol pozisyonlarına girdi. Fakat, beraberliğin verdiği sıkıntı ve ilerideki devam eden etkisizlik nedeniyle Dalglish oyuna Charlie Adam ve Kuyt'ı sürdü, maçın devamında bu ikilinin yarattığı tempo, United'ın iyice geriye yaslanmasına sebep oldu ve bir nevi gol geliyorum dedi. Danny Wellbeck'in bonkörce harcadığı pozisyonlardan sonra, son değişiklik hakkını Bellamy'le kullanan Dalglish, bu konuda da kendisini haklı çıkarttı ve Liverpool iyice yüklenmeye başladı. Baskının verdiği bir sonuç ile Reina'nın kullandığı kale vuruşunda, uçmak dışında her şeyi yapan Hollandalı Kuyt sahne aldı ve skoru 2-1'e getirdi. Golden sonra da Liverpool ataklarına karşılık veremeyen Manchester skoru kabullendi ve maç bu skorla sona erdi.
Ligde ne yapacağı bilinmez fakat Liverpool'un Dalglish önderliğinde Lig Kupası ve FA Cup dublesi yapması kaçınılmaz olabilir. Zira bu yolda en büyük rakiplerini saf dışı bıraktılar ve gelecek için umutlu olmak en doğal hakları.
Manchester City'e karşı ilk maçı galip tamamlamanın verdiği rahatlık ile sahaya çıkan Liverpool, maçta 2 kez geriye düşse de kendisine turu getirecek olan 2-2'lik sonucu almasını bilmiş, Lig Kupası finali için Wembley'de yerini ayırtmıştı. Fakat, maçların en büyük olanı, bundan sonra kendisini hissettirecekti. Zaten, her zaman gergin olan iki ezeli rakibin arası, Suarez'in -sözde- ırkçı söylemleri sebebiyle oldukça sıkıntılı bir haldeydi ki bu, tribünlerde de kendisini hissettirecek olan rekabetin habercisi gibiydi. Suarez'e verilen 8 maçlık cezanın üstüne, Andy Carroll'ın - artık eksiye düşse yeridir - düşük gol yüzdesi, Liverpool'un ileri uçta sıkıntılarla boğuşmasının en büyük sebebiydi. Orta sahanın desteklediği gol katkısının belirsizliği de cabası.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Liverpool, maça dirençli başlamasını bildi. Ortada giden bir oyun olsa da, Suarez'in yokluğunda Liverpool ileride etkin olmayı beceremiyordu. Liverpool'un etki sağlamak adına tek çözüm noktası olan duran toplar sonuç verdi ve Agger'in kafası ev sahibini 1-0 öne geçirdi.Fakat zaten ileride etkisiz olan Liverpool, golden sonra iyice geriye çekildi ve neredeyse 25 dakika oyunu kendi sahasında bekledi. Manchester United'ın Scholes ve Giggs ile sağladığı orta saha hakimiyeti, golün habercisi gibiydi ve ilk yarının yıldızı Rafael'in Jose Enrique'den söktüğü topta, içeriye çevirdiği orta Park'ın golüyle sonuçlandı ve ilk yarı 1-1 sona erdi.
İlk yarıdaki eşitsizliğin ardından iki takım da maça tempoyla başlamış olacak ki, Liverpool bu dakikalarda önde yaptığı presle rakibini zorlamaya çalışarak gol pozisyonlarına girdi. Fakat, beraberliğin verdiği sıkıntı ve ilerideki devam eden etkisizlik nedeniyle Dalglish oyuna Charlie Adam ve Kuyt'ı sürdü, maçın devamında bu ikilinin yarattığı tempo, United'ın iyice geriye yaslanmasına sebep oldu ve bir nevi gol geliyorum dedi. Danny Wellbeck'in bonkörce harcadığı pozisyonlardan sonra, son değişiklik hakkını Bellamy'le kullanan Dalglish, bu konuda da kendisini haklı çıkarttı ve Liverpool iyice yüklenmeye başladı. Baskının verdiği bir sonuç ile Reina'nın kullandığı kale vuruşunda, uçmak dışında her şeyi yapan Hollandalı Kuyt sahne aldı ve skoru 2-1'e getirdi. Golden sonra da Liverpool ataklarına karşılık veremeyen Manchester skoru kabullendi ve maç bu skorla sona erdi.
Ligde ne yapacağı bilinmez fakat Liverpool'un Dalglish önderliğinde Lig Kupası ve FA Cup dublesi yapması kaçınılmaz olabilir. Zira bu yolda en büyük rakiplerini saf dışı bıraktılar ve gelecek için umutlu olmak en doğal hakları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder