4 Ocak 2013 Cuma

Top Bile Siyah Beyazken...


“Siyah ve beyaz aynıdır. Hepimiz aynı kandan meydana geldik ve onun tek bir rengi var: kırmızı.” – Kevin Prince Boateng

Fransız filozof Albert Camus’nün söylediği bir söz vardır, vakti geldikçe hatırlatırım hep. “Ahlâka dair bildiğim ne varsa futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.” der.  İsteyen herkes futbol oynayabilir, hak ettiği takdirde herkes kazanabilir. Dünya, insanoğlunun oyuncağı gibidir. Onu kirletmek, aslı hatırlanmayacak hâle getirmek onun elindedir. Lâkin futbol kitabı, ahlâka aykırı olan hiçbir şeyi kabul etmez.  Para, şöhret, maden, toprak; din, dil size maçtan önce hiçbir şeyi garanti etmez. Dünyanın en zengin memleketi olun veya üzerinize giyecek kıyafetiniz dahi olmasın, sahaya sadece 11 adam sürebilirsiniz. Sadede gelmek gerekirse, futbol sahasında “teninizin rengiyle” adam olamazsınız.

Irkçılık, kötü ahlâka dahil edilemeyecek kadar iğrenç bir eylemdir. Lâkin düşünebilen yegâne varlık olan insan, sınır biçilemez zekâsına rağmen sadece anlamak istediğini anlamakta ısrarcıdır. Son olarak Milanlı futbolcu Kevin Prince Boateng’in yaşadıkları, bu konunun en güzel örneklerinden biri sanırım. Durumu şöylece özetlemek gerekirse, ortadaki müessese sadece bir hazırlık maçından ibaret. Pro Patria gibi kendi hâlinde bir takım, Milan gibi bir kulüple oynama şansına erişiyor. Bir taraftar için normal şartlarda mutluluk verici bir durum olsa gerek. Maç devam ederken Boateng, topla rakip taraftarların önünde buluşuyor. Ardından “ırkçı” tezahüratlar baş gösteriyor ve topu alıp sertçe rakip taraftarlara vuran Boateng, formasını çıkarıp stadyumdan ayrılıyor ve maç yarıda kalıyor.

Irkçılık konusunu, sadece futboldan veya Boateng’in yaşadıklarından ibaret olarak görmemek gerek olayları yorumlarken. Konuyu genişletmek yerine, daha iyi anlamak için farklı bir şekilde düşünelim dilerseniz. İnsanoğlunun en güzel düşünce şekillerinden biridir empati. Sizlerden empati yapmanızı istiyorum: Doğduğunuz aileyi, ülkeyi, yaşama şeklinizi siz seçmiyorsunuz. Yıllarca çabalayıp, Milan’da oynayabilecek kadar iyi bir futbolcu oluyor, milyon dolarlar kazanıyorsunuz. İnsanlar size değer veriyor. Her şey istediğiniz gibi giderken, sırf ten renginizden ötürü küfürlere, alaycı söylemlere maruz kalıyorsunuz. Üstelik bu ilk kez olmuyor. İnsanlık, bu kadar basit midir? Bazılarını üstün yapan, teninin rengi midir yani? Bundan bağnazca bir söylem olabilir mi? İzah etmeme izin verin: Siz bir beyazsınız, karşınızda ise siyahi bir insan var. Onunla alay ediyorsunuz. Daha sonra, aniden birisi gelip dünyanın fişini çekiyor, ortalık kararıyor. Sizin beyazlığınızla, onun siyahlığı eşit değil midir bu durumda? Sizin üstünlüğünüz, güneşten yansıyan ışık kadar mıdır yani?

Konu uzadıkça uzayacak, birçok yere çekilebilecek bir konu. Ben sadece Boateng’in yaşadıklarını sizlere izah etmek, durumun saçmalığından veryansın etmek istedim. Bir gün tüm bunları, günahlarıyla sevaplarıyla yazmak isterim “gücüm yeterse”. Çünkü biliyorum: Siz burada eşitliği savunsanız da, ertesi gün aynı şeyler yaşanmaya devam edecek. Dediğim gibi, insanın düşünebilen bir varlık olması, düşünmesini gerektirmez. Boateng tek değil, ne yazık ki tek de kalmayacak. Birileri “dünyanın fişini çekene kadar”, insanlar dünyevi duygularıyla birbirine üstünlük kurmaya çalışmaya devam edecek. Tek dileğim, en azından futbol gibi kutsal bir müessesenin etrafında böylesine olayları görmemek. “Top bile siyah beyazken”, ayrımcılık neden?

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder