29 Ağustos 2011 Pazartesi

Wenger " Topun " Ağzında


Aslında Wenger 96'da Arsenal'in başına geçerken çoğu insan bu kararın doğruluğu konusunda çok büyük şüphelere sahipti. Arsenal İngiltere'nin en köklü takımlarından biriydi ve Japonya'dan gelen bu adamın ne futbolculuk ne de teknik direktörlük yaşamında kayda değer pek başarısı yoktu. Çoğu kişi bu kumardan Arsenal'in zararlı çıkacağını düşünüyordu. Fakat bu zeki Fransız'ın kafasında Arsenal'i gerçek anlamda " yeniden yaratacak " fikirler saklıydı.

Aslında olumsuz düşünenler fikirlerinin doğruluğu konusunda yanılmamış ve Wenger ilk sezonunda yeniden yapılanma dışında bir başarı elde edememişti. Fakat Arsenal'deki 2. yılını doldururken Wenger'in de artık söyleyecek bir şeyleri vardı ve 98 yılında adeta " triple double " yaparak ligi, FA Cup'ı ve Charity Shield'ı kazanarak bir anda İngiliz futbolunun zirvesine oturmuş, taraftarın güvenini geç de olsa kazanmıştı.

Alt yapıdan yetiştirmeye başladığı gençlerle Arsenal'i yapılandırmış, Henry, Vieira, Bergkamp, Ljunberg ve Pires'li kadrosuyla da oynadığı pozitif futbolla geçirdiği 2 kupasız sezonun taraftar için sevindirici olmasını sağlamıştı.Ayrıca 2000 yılında ilk Avrupa Kupası'nı kazanmaya çok yaklaşmış fakat bileceğimiz üzere Galatasaray'a mağlup olarak bunu başaramamıştı.. Arsenal kariyerinin devamında Fransız menajer 2002 ve 2004 yıllarında Premier Lig'i kazanırken 2002-2003 yıllarında  FA Cup'ı ve 2002 ve 2004'te Community Shield'ı kazanmıştır. Arsenal'deki 2. üçlemesini de 2002'de yaşamıştır.

Fakat 2004'ten itibaren kupasız geçen 7 sezon, kadronun yeterliliğinin tartışılması ve en önemlisi Arsenal'in artık ilk 4'te dahi kendine zor yer bulması Wenger'i bu sezon başlarken topun ağzına getiren en önemli etkenler olmuştu. Genç kadro ümit veriyor fakat kazanmak için artık sadece buna ihtiyaç duyulmuyordu. Büyük paralar harcayan City ve Tottenham'da işin içindeydi ve artık her şey daha zordu. Genç oyunculardan elde edilen parayla çok büyük yatırımlar yapılabilecek olmasına karşın Wenger her fırsatta stratejisini savundu ve ödün vermeden bunu uygulamaya devam etti. Arsenal taraftarı artık yeterince sabırlı değildi..

Fabregas'ın satılması, bardağı taşıran son damladır diye düşünürken ardından Nasri'nin de ayrılması Wenger'i belki de bitirebilecek büyüklükte olan 2 darbeydi.  Fakat darbelerin en büyüğü için 3. haftadaki United maçı beklenmeliydi.. 8-2'lik hezimet, muhtemelen bu Fransız dehayı bitirecek en büyük etken ve buna katlanılması da taraftar ve yönetim açısından gerçekten çok zor. Futbolun değerlerini bu kadar iyi savunan bir teknik adamın bu şekilde yok olacak olması da üzülmemiz gereken bir durum olacak gibi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder