29 Kasım 2012 Perşembe

"Soldan Giggs Geliyor!"

Sokakların arasında sadece onların görebildiği küçücük stadyumlarında top koşturan, golden sonra sadece televizyondan görebildiği adamlara biraz da özenerek hayallerinde kurduğu tribünlere koşan küçük bir çocuğun futbol sevgisi, sevginin en saf hallerinden biridir belki de. Sabahın ilk ışıklarından, annenin avazlarına kadar süren bu oyun için kurulmuş onlarca hayalden en güzelidir belki de, topa vurmayı öğrendiği sokakların, onun düşlerine açılan kapı olması.

Ryan Joseph Wilson, 29 Kasım 1973'te Cardiff'te doğdu. Hikâyemizin kahramanını hala çıkaramamış olabilirsiniz. Şöyle söyleyelim: Galler'de soğuk bir kasım günü dünyaya gelen bu küçücük kalp, ileride evlat edinilecek ve adı Ryan Joseph Giggs olarak değişecekti. Düşler Tiyatrosu'nun en kadim oyuncularından biri olacak Giggs'in hikâyesi, en az Galler kadar soğuk bir geceyle işte böyle başlamıştı... Babası Danny, bir Rugby sporcusuydu. Üstelik Rugby, o yıllarda Galler'de futboldan da popülerdi. Fakat Ryan, futbol oynamayı seçti. Kariyerine devam eden babası, Swinton'a transfer olunca, Giggs'in ailesi de taşınmak zorunda kaldı. O bölgeye çok yakın olan büyük annesinin yanında, Salford'da eğitimine devam eden Ryan'in yeni stadyumu da burası olmuştu. Tıpkı her küçük çocuğun hayalindeki gibi, Ryan da sokak arasında keşfedilmişti. Bu onun düşlerin gerçekleştiği yere, Düşler Tiyatrosuna ilk adımıydı, fakat bir terslik vardı. O zamanlar için ilk durağı olan bu takım, ileride dönüp baktığında gülüp geçtiği bir durak olacaktı... Manchester City scoutları tarafından seçilen Ryan'in ilk amatör takımı da burası oldu. Takımıyla geçirdiği bir turnuva sırasında, Manchester United'ta ilk yıllarını geçiren Alex Ferguson onu inceletmek adına bir scout gönderdi. Yıl başı döneminde de bir deneme kontratı. United'ın genç takımına katılan, genç milli takımın kaptanlığını yapan Ryan için sıkıntıların en büyüğü kendi içindeydi.16 yaşına geldiğinde annesi ve babasının yolları ayrılmış ve annesi bir başkasıyla evlenmişti. Bu onun için büyük bir dönüm noktası olacaktı. O artık Ryan Joseph Giggs'ti.

Gençliğinin en güzel yıllarında bir çok sorumluluk alan ve sorunlar yaşan Ryan için artık ödüllendirilme vakti gelip çatmıştı. 29 Kasım 1990'da, artık o resmen Manchesterlı'ydı. O sezon ManU Federasyon Kupası'nı kazansa da, ilerleyen 2 sezon kabus niteliğinde geçecekti. Arsenal ve Liverpool'un domine ettiği ligi orta sıralarda tamamlayan ekip için artık kazanma vakti geliyordu.. Her yönüyle kazanabilecek kapasitede olan United kadrosunun bir zaafı vardı, takımı taşıyabilecek bir sol açıkları yoktu. İşte bu noktada, Ferguson'ın 3. tercihi olan Ryan Giggs için parlama zamanı gelip çatar. İlk resmi maçına 2 Mart 1991'de Everton karşısında çıkan Giggs, sakatlanan Denis Irwin'in yerine bir sol-bek olarak görev alır ve ardından ilk resmi golünü 4 Mayıs 1991'de Manchester derbisinde atar. Zaten böylesine bir hikâye, ancak Düşler Tiyatrosu veya bilindik adıyla Old Trafford'da gerçekleşebilecek kadar güzeldir. Bir rüya başlamaktadır.

Henüz 17 yaşında üzerindeki çelikten yeleği kırıp atan Giggs, artık düzenli olarak forma giymeye başlar.  O sezon Leeds'in ardından ligi 2. tamamlayan United'la birlikte Giggs, aynı sezon Lig Kupası finalinde ilk apoletini omzuna takar. Brian McClair'in tek golüyle United, Lig Kupası'nı kazanır. Ardından sezon bitiminde Profesyonel Futbolcular Birliği, onu ''Yılın Genç Futbolcusu'' seçer. Fergie, bir kez daha seçimlerinde haklı çıkmıştır... Ertesi sezon,  Premier Lig'in ilk yılıdır. Yeni düzenlemelerin ve radikal değişikliklerin ardından Fergie'nin taktik tahtasında konuşturması gerekenler vardır. Steve McManaman  ile yakaladığı uyum, United'ın çağının ötesindeki futboluna müthiş bir uyum sağlar. Nitekim onların omuzları üzerinde Premier Lig'in ilk şampiyonu Manchester United olur. Henüz 20 yaşında olan Giggs, İngiliz basınının da dikkatini çeker. Sahadaki süratıne ve henüz yıllanmamış yüzüne atıfta bulunarak magazin sayfaları genç Gallerli'nin haberleriyle dolup taşar. Tüm bu haberlerin ötesinde, United'taki Giggs rüzgarı, genç futbolcuların da dikkatini çeker. ''Bir gün belki ben de Giggs gibi olurum...''onunkine benzeyen hikâyelerin ilk satırları olmaktadır artık. Üstelik ertesi sezon üst üste gelen 2. şampiyonluğun ardından Giggs, bir kez daha Yılın Genç Futbolcusu seçilir. Bu İngiltere tarihinde bir ilktir...1994-95 sezonu onun için durgun geçer. Yaşadığı sakatlık formuna çok fazla etki etmiştir. Fakat yine de Fergie'nin ona dair zihninde onlarca planı vardır. 1996'da tekrar eski formuna kavuşan Giggs'in dönüşü mükemmel olmuştur. Sezonun en iyi golüne imza atan ve Federasyon Kupası ve EPL Şampiyonluğu'yla duble yapan Giggs için sol kanatta işler tekrar rayına oturmuştur. Ertesi sezon kazandıkları şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi yarı finalinin ardından Juventus'un efsane kaptanı Del Piero onun için şöyle söyler: ''Bunu söylemek can sıkıcı fakat hayatımda iki futbolcuyu izlerken ağladım. Birincisi Roberto Baggio'ydu, ikincisi ise Ryan Giggs...'' 

Atlattığı sakatlıkların ardından, 1998-99 sezonu onun için harika geçer. Şampiyonlar Ligi finalinde Teddy Sheringham'ın golündeki hazırlık pasının ardından, Palmeiras karşısındaki futbolu ona iki kupa getirir. 26 yaşındaki Giggs'in artık kazanamadığı kupa kalmamıştır! 2000'li yıllara gelindiğinde, Old Trafford'un sol yanında hala Giggs'in rüzgârı esmektedir. Genç Gallerli, 2001 yılında Celtic karşısında Düşler Tiyatrosu'ndaki 10. yılını kutlarken, ertesi sezonda da Chelsea karşısında 100. golünü atacaktır. 30'una merdiven dayayan karizmatik sol açık için, artık her şey rayına oturmuştur. O artık Old Trafford'un demirbaşlarından biri, genç oyuncuların Türk deyimiyle Giggs Abi'si, magazin sayfalarının da odak noktasıdır. Ekim 2004'te Liverpool karşısında, Manchester formasıyla 600. maçına çıkan Giggs, artık İngiliz futbolunun yaşayan efsanesidir.

David Gill'in politikası, onun gibi bir efsane için bile fazla serttir. 30'unu geçmiş hiçbir futbolcuyla 1 yıldan fazla sözleşme imzalayaman United, sakatlık problemleri çeken Giggs için bile en fazla 2 yılı uygun görür. Nitekim,  karizmatik sol açık Giggs için de kulübe zamanı gelmiştir. 2007'den itibaren Nani ve Anderson'la birlikte rotasyon dahilinde kullanılan Giggs, yılların ondan aldıklarıyla artık eski gücünde de değildir. Yine de United ve Giggs kazanmaya devam eder. 2008-09 sezonu öncesi takımı hakkında değerlendirmeler yapan Fergie onun için: ''O kasımda 35 yaşında olacak. Bunun bir önemi yok, 25'inde kanattaydı, 35'inde de ortada. O hala bizim için en önemli oyuncu.'' Gerçekten de Fergie haklıdır. Kulübede, solda veya ortada Giggs hala vazgeçilmezdir. 2009'da 1 yıllık yeni sözleşmeye imza atan Giggs, aynı sezonda 700 maçında 150. golünü kaydeder, 36'sına bastığında Premier Lig'deki 100. golünü atar ve 26 Şubat 2012'de de Manchester United formasıyla 900. maçına çıkar. O, Manchester formasını tam 140 farklı futbolcuyla giymiş, sol kanattaki çimlerin abiyane tabirle ''anasını ağlatmıştır!''

Soğuk bir Cardiff kışında başlayan hikâyenin artık son satırları eklenmekte Giggs'in ilk sayfaları yavaş yavaş sararan kitabına. O, kırmızı formayla herkesten fazla kazanmış, teni beyaz ruhu buz gibi olan tüm Britanyalı kadınların içini ısıtmıştı.Sahada daima üzerine düşeni yapan rüzgarın oğlu, zamanı geldiğinde nasıl yavaşlasını bilip ortaya geçtiyse, zamanı geldiğinde de yavaş yavaş kendi kabuğuna doğru çekilmeyi bekliyor şu sıralar. Tüm küçük kalplerin hayal ettiği gibi, sokak aralarında savurduğu sol ayağının peşinde, Düşler Tiyatrosu'nun gördüğü en güzel oyunu tam 23 yıl boyunca oynadı o. Ve en güzel oyunların hak ettiği gibi, perde kapandığında ayakta alkışlanmayı bekliyor artık. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder